بَاب
الرَّجُلِ
يَخْطُبُ
عَلَى قَوْسٍ
221-223. Yay'a
Dayanarak Hitab Eden Kimse
حَدَّثَنَا
سَعِيدُ بْنُ
مَنْصُورٍ
حَدَّثَنَا
شِهَابُ بْنُ
خِرَاشٍ
حَدَّثَنِي
شُعَيْبُ
بْنُ
زُرَيْقٍ
الطَّائِفِيُّ
قَالَ
جَلَسْتُ
إِلَى رَجُلٍ
لَهُ
صُحْبَةٌ مِنْ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يُقَالُ لَهُ
الْحَكَمُ
بْنُ حَزْنٍ
الْكُلَفِيُّ
فَأَنْشَأَ يُحَدِّثُنَا
قَالَ
وَفَدْتُ
إِلَى رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
سَابِعَ
سَبْعَةٍ
أَوْ تَاسِعَ
تِسْعَةٍ
فَدَخَلْنَا
عَلَيْهِ
فَقُلْنَا
يَا رَسُولَ
اللَّهِ زُرْنَاكَ
فَادْعُ
اللَّهَ
لَنَا
بِخَيْرٍ فَأَمَرَ
بِنَا أَوْ
أَمَرَ لَنَا
بِشَيْءٍ مِنْ
التَّمْرِ
وَالشَّأْنُ
إِذْ ذَاكَ دُونٌ
فَأَقَمْنَا
بِهَا
أَيَّامًا
شَهِدْنَا
فِيهَا
الْجُمُعَةَ
مَعَ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَامَ
مُتَوَكِّئًا
عَلَى عَصًا
أَوْ قَوْسٍ
فَحَمِدَ
اللَّهَ
وَأَثْنَى
عَلَيْهِ
كَلِمَاتٍ
خَفِيفَاتٍ
طَيِّبَاتٍ
مُبَارَكَاتٍ
ثُمَّ قَالَ أَيُّهَا
النَّاسُ
إِنَّكُمْ
لَنْ تُطِيقُوا
أَوْ لَنْ
تَفْعَلُوا
كُلَّ مَا
أُمِرْتُمْ
بِهِ
وَلَكِنْ
سَدِّدُوا
وَأَبْشِرُوا
قَالَ
أَبُو عَلِيٍّ
سَمِعْت
أَبُو دَاوُد
قَالَ
ثَبَّتَنِي
فِي شَيْءٍ
مِنْهُ
بَعْضُ
أَصْحَابِنَا
وَقَدْ كَانَ
انْقَطَعَ
مِنْ
الْقِرْطَاسِ
Şu'ayb b. Ruzeyk
et-Tâifî'den; demiştir ki: Resûlullah
(s.a.v.) ile sohbeti olan bir adamın yanına oturdum. Ona el-Hakem b. Hazn el-Kulefî
denilir. Bu zat, bize şöyle anlatmaya başladı: Yedi veya [şek râvilerden
gelmektedir.] dokuz kişiden biri olarak Nebi (s.a.v.)'e elçi olarak geldim.
Onun huzuruna girip, "Ya Resûlallah! Biz seni ziyaret ettik, sen de bizim
için hayır duâ et" dedik. (Resulullah bizim için duâ etti) ve bize
birazcık hurma (getirilmesini) emretti. O zaman durum biraz zayıftı (gelir
azdı). Biz Medine'de günlerce kaldık. Resulullah ile beraber cumada bulunduk
(cuma kıldık). Efendimiz, bir bastona veya [şekler râvilerden gelmektedir.]
yaya dayanarak kalktı. Kısa, güzel, mübarek kelimelerle Allah'a hamd ve sena
etti. Sonra;
"Ey insanlar! Siz
emrolunduğunuz herşeyi yapamazsınız veya [şekler râvilerden gelmektedir.] güç
yetiremezsiniz, ama doğru olunuz" müjdeleyiniz!" buyurdu.
(Ebû Davud'un talebesi)
Ebû Ali dedi ki: Ebu Davud'u " hadisten birkaç kelimeyi bana, bazı arkadaşlar
kaydettirdiler (Kâğıttan silinmiş) " derken dinledim.
Diğer tahric: Beyhakî,
es-Sünenu'l-kübrâ, III, 206.
İzah:
Rivayetten anladığımıza
göre el-Hakem b. Hazn el-Külefî adında bir zat yedi veya dokuz kişilik bir
hey'etin içinde Resûlullah'a gelmiş, onu ziyaret etmiş, dua ve ikramına nail
olmuştur. Efendimizin hey'ete ikramı birazcık hurmadan ibaret kalmıştır.
Bizzat râvi bu azlığın o esnadaki fakirlikten ileri geldiğini bir özür
kabilinden zikretmiştir. Rivayetin konu ite alâkası bundan sonraki bölümüdür.
Râvinin ifadesine göre, bu hey'et Medine'de günlerce kalmış ve bu meyânda
Resulullah (s.a.v.) ile cuma kılma şerefine ermiştir. Rivayete göre Hz. Nebi
bir bastona veya yaya dayanarak ayağa kalkmış ve hutbesini irad buyurmaya
başlamıştır. Siyaktan bu hâdisenin mescide minber konulmadan evvel meydana
geldiği anlaşılmaktadır.
Demek oluyor ki,
hatibin hutbe esnasında elinde bir baston veya yay, kılıç gibi birşey
bulundurması meşrudur. Fukaha, bu sayılan şeyleri hatibin hangi eline almasının
evlâ olduğunda müttefik değildir.
Mâlikilere göre,
hatibin hitabe esnasında sağ eline bir baston veya yay ya da kılıç alması
müstehabtır. Sol eli ile bir yere dayanmaz.
Şâfiîlere göre, adı
geçen şeylerden birini sol eline alır, sağ eli ile de minberin kenarına
yapışır. Eline alacak bir şey bulamazsa ya sağ elini sol elinin üstüne koyar,
ya da ellerini yanlarına salıverir.
Hanefîlerde kılıç zoru
ile fethedilen memleketlerde hatib, hutbe esnasına sol eline bir kılıç alır.
Sulh yoluyla İslâm'ın girdiği bölgelerde ise, eline kılınç almaz. Tahtâvî,
Meraki'l-Felâh haşiyesinde kılınç haricinde yay ve baston gibi bir şeye
dayanmanın mekruh olduğunu söyler. İbn Emiri'1-hâc bu meselenin münâkaşasını
yapıp, Ebû Davud'un bu rivayetine işaret ederek Hz. Nebi'in Medine'de hutbe
esnasında elinde yay veya baston bulundurduğunun sabit olduğunu söyler, vakıa
da budur. Tahtâvî'nin bunu mekruh sayarken neye dayandığını bilemiyoruz.
Hanbelîlere göre,
herhangi bir eli ile, kılıç, yay veya bastona dayanabilir. Bu, sünnettir.
Aslında bu adı geçen
şeyleri sağ veya sol eline alması konusunda hiç bir rivayet yoktur. Bütün bunlar
çeşitli maslahatlar göz önüne alınarak ortaya konmuş mütelealardır.
İbn Kayyım,
Zâdü'I-Meâd'da, Hz. Nebi'in minber yapılmadan önce, hutbe irad ederken
Medine'de bastona, gazvelerde de yaya dayandığını; kılıca dayandığına dair hiç
bir rivayetin bulunmadığım söyler. Hatta kılıca dayanmayı meşru görenleri de
küçümseyici ifadeler kullanır.
Rivayetin devamında
Hz.Nebiin hutbede Allah'a hamd-ü sena ettikten sonra cemaate "Siz
emrolunduğunuz şeylerin tümünü yapamazsınız, ama mu'tedil olunuz, müjdeleyiniz”
buyurdu deniliyor.
"Doğru
olunuz" diye tercüme ettiğimiz kelimesini İbn Ha-cer: "doğruya
sanlınız, ifrat ve tefrite sapmayınız kelimesini de, "devamlı olan ameli
az da olsa sev abla müjdeleyiniz" şeklinde mânâlandırmıştır.